Basında Akın BAŞAL

Kariyer Merkezi

“Kariyer merkezi” isimli ücretsiz e-kitabımıza ulaşmanıza bir adım kaldı.
Yeni eğitimlerim, konferanslarım, kitaplarım,makalelerim ve son okuduğum kitaplarda altını çizdiğim bölümlerden sizi de haberdar etmemi ister misiniz?
Lütfen, akinbasal.com “haftalık bilgi paylaşımı” bültenine abone olun.

Abone olmadan indirmek için tıklayınız
ipsa scientia potestas est.
(Bilgi tek başına bir güçtür.)
Hiç, bilenle bilmeyen bir olur mu?
(Kuran-ı Kerim Zümer süresi 9. Ayet)
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir
(Mustafa Kemal Atatürk)
Dünyayı değiştirebilmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah: eğitimdir (Nelson Mandela)

Parents dergisinde Poyraz'ın Gelecek Öyküleri

Parents dergisi Ocak 2017 sayısında Poyraz'ın Gelecek Öyküleri tanıtıldı.

İdeal Eğitim Dergisi - Z kuşağı üniversite kapısında

Merhaba,Vakıf Üniversiteleri Birliği tarafından yayınlanan üç aylık bir dergi olan İdeal Eğitim Dergisinin yeni sayısında 2000 yılı sonrası doğan ve üniversite kapısına dayanmış yeni kuşaklarla ilgili ( benim Ş kuşağı :)) hocalarımızla birlikte ben de görüşlerimi paylaştım. Dergiye ücretsiz elektronik dergi olarak http://www.ideal-dergisi.com/flip/ideal_18/adresinden ulabilirsiniz. Benim de dahil olduğum haber 59. sayfada...Saygılarımla...

 

Sedolinka’nın İK'sı

Türkiye’de Yeni Kuşaklar , Kuşak Çatışmaları ve  İş Dünyası İçin Çözüm Önerileri

Yeni kuşakları motive mi etmek istiyorsunuz? Öyleyse öğrendiğiniz tüm eski bilgileri unutun. Bu  kuşak “işyerinde motivasyon” kitabını size baştan yazdıracak. Kim mi bu kuşak bildiğimiz Z kuşağı.  (18.02.2014 tarihli Kuşaklar ile ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz)

Akın Başal, Ş kuşağı kitabında bildiğiniz kuşak tanımları dışında deneyimlerinden ve analizleri neticesinde  farklı bir yorum katmış. Hem günümüz, hem de geçmiş zaman kuşaklarının sınıflandırıldığı ve ülkemizin  sosyal yapısı göz önünde bulundurularak hazırlanan bir kitap: Ş KUŞAĞI . Kitap da sadece  sınıflandırmalar yer almıyor belirli tarihler arasında ülkenin gündemi neydi, bu gündem kuşakları hangi  doğrultuda ve nasıl etkiledi, yaşananlar kadar yaşanmayanlar da belli bir kuşağın yönelimlerinde etkili oldu  mu sorularına yanıtlar veriyor ve yorumluyor. TÜİK raporları ile olayları geçmiş ve günümüz şeklinde  yorumlaması, kuşaklar hakkında ki tespitleri, örnek olaylar sunumu,  çözüm önerileri ve her bölümün sonunda kuşakların hakkında anahtar kelimeler sunması durumu gayet kolaylaştırıyor.

Son yıllarda bir kuşak furyasıdır gidiyor. Artık her eğitimde her konferansta dinlemek herkesi bıktırdı sanırım. Nedeni de sürekli sabitleşmiş cümleler ile ifade etmekten dolayı. Bb kuşağı böyle bir kuşaktı, X şöyle yetiştirildi, Y hiçbir şeyden memnun olmadı ve bağlı kalamadı, Z kuşağı şımarık geliyor ve baş edemeyeceğiz !! diyerek hep bir şekilde başka bir dünyanın insanlarıymış gibi ifade edildi. Oysa ki yetiştirdiğiniz, ne yapacağınızı bilmediğiniz kuşak sizin eseriniz J

Akın Başal’ın kitabında bu konuyla ilgili diyor ki;

‘’Ben çektim çocuğum çekmesin diyerek, geçmişte isteyip yapamadıkları her şeyi çocukları üzerinden yaparak tatmin olmaya çalışan anne- babalar çocuklarını ‘’yaşanmamış hayatlarını yaşamak için’’ bir fırsat, hatta bir proje olarak gördü.’’ Ve bu doğrultu da herkes çocuğunun bir dediğini iki etmedi .

Neden Ş kuşağı?

Henüz iş hayatında kendisini hissettirmemiş  olan Z kuşağı (Akın Bey’in gözlemleri doğrultusunda)  her istediğini elde edip, kendi bildiklerini hayatlarına uyarlayabilme yeteneğine sahip olduklarından dolayı kuşağın ismini Şımarık kuşak olarak ifade ediyor. Tabi bu bölümü yazarken Z kuşağının henüz  çocuk olması nedeniyle kendi tahminlerini dile getiriyor. Ki kendisi tahminlerin de oldukça haklı, ailemizde veya çevremizde mutlaka bir 2000 ve sonrası doğumlu bir kişi vardır. Onlar ile zaman geçirdiğimizde bizler dahi şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Yeri geliyor her şeyi herkesten çok iyi biliyorlar.

Ş kuşağı kitabın da kuşakların fark etmediğiniz birçok noktasını görüyor olacaksınız. Kitap bölümler halinde ele alınmış.  Kuşak anlatımları bittikten sonra bizlere dört kuşak ile bir arada nasıl çalışabileceğimizden  ve neler yapabileceğimizden bahsediyor. Kitapta bu konu şöyle ifade ediliyor kısaca bahsetmek gerekirse; İş dünyası da bu konuya özellikle önem vermeli, eski ve yeni kuşakları bir araya getirip tüm “ İş yaşamında motivasyon ve mutlu, huzurlu ve verimli çalışanlar” teorilerini yeniden ele almalı. Doğru işe doğru kişiyi seçme, kuşaklar arası iletişim, çalışan sirkülasyon oranları gibi konuları yeniden ele almalı. Hiç çekinmeden eski yöntemleri tek kalemde silip hemen yenilerini yazmaya başlamalı. Kazan-kazan anlayışına dayalı, çalışanlarımız şirketimizin en değerli kaynağıdır penceresinden ( gönülden!) bakarak, insan merkezli yeni yaklaşımlar üretmeli. Bu gençlerin 

iyi yanlarını ve yetenekleri ortaya çıkarabilecek, yeni insan kaynakları yönetimleri oluşturmalı.’’  ( Bu konudan başka bir yazımda detaylı bahsedeceğim).

Kitabı merakla okudum ve birçok not aldım. Kuşak anlatımlarından hepimiz sıkılmış olabiliriz ama bu kitap ile sıkılmadan merak ederek okuyacağınıza eminim.

Eğitmenlerin pek sevdiği o ünlü söz ile noktalıyorum;  “ Ne en büyük, ne en zeki ne de en güçlüler ( ne de özel okullarda okuyanlar ) ayakta kalır. Sadece zorluklarla mücadele ederek, ortama en iyi adapte olanlar ayakta kalacaklar.”

Akın Bey’e bilgi paylaşımlarından dolayı teşekkür ederim

İK & İletişim

 Ş KUŞAĞI: HALİS MUHLİS TÜRK KUŞAKLARI!

Babyboomer, X-Y-Z kuşakları artık dilimize pelesenk oldu. İK’cılar ve yönetim danışmanlarının dilinden düşürmediği bu kavramlar orjinal isimleriyle günlük hayatımıza çoktan yerleşti. Amerikan literatüründen en ince detayına kadar hatim ettiğimiz bu kuşaklar şimdi ilk defa Türk bakış açısıyla anlatılıyor!

Akın Başal’ın hazırladığı “Ş Kuşağı” adlı kitabı (Şımartılmış Çocuklar Kuşağı, aslında bildiğimiz Z Kuşağı’na denk geliyor) bu kuşak meselesine yerel perspektiften bakıyor. Bugüne kadar 50’nin üzerinde kuruma seminer veren ve edindiği birikimi toplayan Başal, eğitimlerine katılanların anlattığı küçük anekdotlara da kitabında yer veriyor.

Başal, kuşakların öyküsünü Türk kültürü ve Türk toplumsal yaşam özellikleriyle kitabına taşımış. Hatta her kuşağın ismini ve tarih aralığını da Türkiye’nin sosyoekonomik tarihine uygun şekilde belirlemiş.

Örneğin, 2. Dünya Savaşı’na katılmadığımız halde Türkçe’de ‘Babyboomer’denmesini her zaman yadırgamışımdır. Başal, bu kuşağın temsilcilerini ‘Sandviç Kuşağı’ olarak adlandırmayı tercih etmiş ve 1950 – 1960 yılları arası doğanları kapsadığını belirtmiş.

Merakınızı gidermek için Başal’ın kuşak tanımlarını aşağıda paylaşıyorum, fakat detaylı anlatımlarını kitapta bulabileceğinizin altını çizmek isterim:

1950 öncesi doğanlar: K Kuşağı (Kurucu Kuşak)

1950-1960 arası doğanlar: S Kuşağı (Sandviç Kuşağı)

1960-1985 arası doğanlar: KD Kuşağı (Köşe Dönmeciler Kuşağı)

1986-2000 arası doğanlar: Y Kuşağı (Yenilikler Kuşağı)

2001 ve sonrası doğanlar: Ş Kuşağı (Şımartılmış Çocuklar Kuşağı)

Kitap hakkında en çok hoşuma giden noktalardan biri Başal’ın kuşaklarla ilgili her bölümün başında ‘Bilmeniz Gerekenler’ ve her bölümün sonunda ‘Anahtar Sözcükler’ kısımlarına yer vermesi. Özellikle anlattıklarını nüfus, doğurganlık, evlenme-boşanma oranları gibi TÜİK’ten resmi istatistiklere dayandırması okuyucuyu ikna etmek açısından çok yerinde olmuş.

Bir diğer hoşuma giden nokta ise anlatımında sık sık psikolojiye yer vermesi, psikiyatr uzman yorumlarına başvurması.

İş dünyasında yavaş yavaş etkisini hissettirmeye başlayan Z Kuşağı hakkında daha önce bir yazı yazmıştım. Zengin özellikleriyle gerçekten adımlarını sağlam atan bir nesil geliyor.

Başal, kitabının adında da geçtiği gibi Z Kuşağı için Şımartılmış Çocuklar yakıştırmasını yapmış. Eğitimlerinde kuşak çatışmalarıyla ilgili gördüklerinden duyduklarından dolayı yeni neslin daha çok negatif özelliklerine vurgu yapmış, oysa çok olumlu yönleri, şirketlere gelecekte fark yaratacak özellikleri de var!

Bununla birlikte, iş dünyasında halihazırda bir arada çalışan ve çok farklı özellikler ve alışkanlıklara sahip üç kuşak (Babyboomer-X-Y Kuşakları / Sandviç-Köşe Dönmeciler-Yenilikler Kuşakları) kaçınılmaz olarak bir ‘çatışma ortamı’ yaratıyor. Birbirini anlamada güçlük çekiyor, iş yaparken birbirlerinden yararlanacakları, güç alacakları yerde sürtüşme yaşıyorlar.

Başal, kitabında bu kuşak çatışmaları için çözüm önerilerine de yer vermiş; üstelik her iki taraf için de önerilerde bulunmuş. Sadece eski kuşaklara yeni kuşakları anlamak, onlarla beraber çalışmak için tavsiyeler değil yeni kuşaklara eski kuşaklarla iyi geçinmek, onlardan beslenmek için yapmaları gerekenleri de güzel bir şekilde özetlemiş, toparlamış.

Kısaca hem yönetici pozisyondaki eski kuşaklara, hem de iş hayatında ilk adımlarını atan yeni kuşaklara el kitabı olacak, güzel paylaşımlar içeren bir kitap olmuş.

Mehmet Pozam

Ş Kuşağı – Akın Başal
224 sayfa
İstanbul, Mayıs 2014
Akın Başal Eğitim Danışmanlığı ve Yayıncılık

 

Stres yapmayan stres kitabı inceleme yazısı Aydan Çağ'dan geldi .

Stres yönetimi kitabımızın ilk inceleme yazısı...  www.aydancag.com 

“Türkiye’de Yeni Kuşaklar: Ş Kuşağı–Kuşak Çatışmaları ve İş Dünyası İçin Çözüm Önerileri” Konulu Konferans Düzenlendi

“Türkiye’de Yeni Kuşaklar: Ş Kuşağı–Kuşak Çatışmaları ve İş Dünyası İçin Çözüm Önerileri” Konulu Konferans Düzenlendi.

Habere ulaşmak için tıklayın

Eğitim Ajansı - Makale

Eğitim ajansı sitesinde makalem yayınlanmıştır. İçeriğe ulaşmak için tıklayınız. 

Gökhan Gökalan'ın sitesinde kitap incelemesi

gokhangokalan.com'da kitabımın incelemesi yapılmıştır. İçeriğe ulaşmak için tıklayınız

Aydancag.com kitap incelemesi

aydancag.com sitesinde yapılan kitap incelemesi için tıklayınız

X-Bilinmeyen Söyleşisi

Akın Başal kimdir? X Bilinmeyen okurlarına biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bursa’da doğdum. 34 yaşındayım. İzmir’de Turizm, İstanbul’da Latin dili ve edebiyatı okudum. Son on üç yıldır İstanbul’dayım. Önce turizm sonra bankacılık sektöründe çalıştım. Son dört senedir de Eğitim danışmanı olarak bir eğitim firmasında çalışıyor, iş hayatına yeni başlayan gençlere kişisel gelişim seminerleri veriyorum.

ak_n_ba_al.1.jpgNiçin bilimkurgu? Bilimkurguya yakınlığınızı nelere bağlıyorsunuz? 

Çocukluktan gelen bir bilim merakı var bende. Daha doğrusu uzaya, uzay gemilerine hep meraklıydım. Liseye kadar hep pilot olmak istedim. Sonra gözlerimdeki bozukluk nedeniyle, puanlarım da tutuyor olmasına rağmen askeri okula gidemedim. 

Evimize düzenli olarak alınan Bilim ve Teknik dergisinin de bunda payı büyüktü eminim. O yüzden ben bu soruya hep şu şekilde yanıt veriyorum. Bilimkurgu yazıyorum çünkü babam biz çocukken Bilim ve Teknik Dergisi alalım diye ekstra olarak para verirdi bize. 

Sonra bir gün TBD yarışması ilanını gördüm ve bilimkurgu bir öykü yazdım. İlk denememle o yıl ( 2002 ) üçüncülük kazanınca bilimkurgunun benim için çok uygun bir tür olacağını düşündüm. O günden beri de sadece bilimkurgu yazıyorum.

Ocak 2008’de Crea Yayıncılıktan çıkmış olan “Hata Kanunları” isimli kitabınızda bilimkurgu öykülerinizi yayınladınız. Aldığınız okur tepkileri nasıl?

Bilimkurgu edebiyatı bizim ülkemizde çok az üretilen ve buna orantılı olarak da çok az tüketilen bir tür. 

Teknolojik az gelişmişliğimizin ve gelişmekte olan bir ülke olmamızın bunda büyük etkisi var. Öyle ki bu türde eser verenler yıllarca öykülerinde yabancı yer ve kahraman isimleri kullanmışlar. Komedyenler bizim bir uzay gemimiz olamayacağına dair neredeyse aşağılayıcı espriler üretmişler ve üretiyorlar. Kendi adıma ben bu duruma çok içerlemiş olmalıyım ki ödül alan öykülerim başta olmak üzere öykülerimde yabancı isimler kullanmıyorum. Ülkemizin ve insanımızın da çok yakın zamanda bu konularda isminin duyulacağına inanıyorum.

Hata Kanunları için gelen birkaç okur tepkisi olumluydu ama henüz yeterince okuyucuya ulaşamadık, hem kitap çok yeni, hem dağıtım işi bu ülkede çok zor. Umarım önümüzdeki günlerde daha çok gence kitabım ulaşır. 

Kitabınızdaki 13 bilimkurgu öyküsünde yalnızlık, kıyamet ve kıyamet sonrası, uzay yolculuğu, dünya dışı varlık temaları birden çok öyküde yer alıyor. “Aliens” olarak adlandırılan dünya dışı varlıkların gerçekliğine inanıyor musunuz?

Kesinlikle inanıyorum. Hatta daha da ileri giderek olmamalarının bir mucize olacağını düşünüyorum. Evren o kadar büyük ki bizden başka akıllı yaratıkların, dünya gibi mavi gezegenlerin olmaması çok saçma olurdu.

Ancak hemen söyleyeyim; dünya dışı akıllı yaratıkların dünyamızı ziyaret ettiğine dair elimizde bir kanıt yok. Bir gün ziyaret edebilirler belki ama bugüne kadar böyle bir ziyaret gerçekleşmemiş görünüyor. Zaten ben uzaylılarla ilk temasımızın sinyallerle olacağını düşüyorum. Direk gemiyle gelmeleri bana çok anlamlı gelmiyor. Çünkü uzayda mesafeler akıl almaz derecede fazla. Yine de böylesine büyük bir evrende her şey mümkündür…

Hata Kanunları kitabınızın önsözünde eşinize, TBD (Türkiye Bilişim Derneği’ne bilimkurgu öykü yarışmalarından dolayı ve ayrıca arkadaşınız yazar Aşkın Güngör’e teşekkürleriniz yer alıyor. Kitabınızın editörlüğünü, bilimkurgu roman ve öyküleri de yazan sayın Aşkın Güngör yapmış. Örneğine az rastlamaya başladığımız güzel bir dayanışma gözüküyor.

TBD bence bu ülkeye ve bilimkurgu edebiyatına ölçülemez derecede büyük bir katkı yapıyor. Tek başlarına bu misyonu yüklendiler ve 8 yıldır her geçen gün çoğalan bir heves ve birikimle yarışmayı devam ettiriyorlar. Dereceye giren eserleri kitap haline getiriyorlar ve getirmeye de devam edeceklerini söylüyorlar. Ne kadar teşekkür etsek az.

Aşkın Güngör’le 2004 yılında TBD yarışması ödül töreninde tanıştık. O gün başlayan dostluğumuz bugün aynı yayınevinde kitaplarımızı yayınlamaya kadar uzandı. Hatta Aşkın’ın editörlük geçmişi ve yeteneği benim kitaplarımın editörlüğünü de Aşkın’ın yapması noktasına kadar getirdi bizi. Bilimkurgu gibi özel bir tür söz konusu olduğunda, editörün bilimkurguyu edebiyatını bilen ve hatta kalem oynatan biri olması bence çok büyük bir avantaj. Bizim dostluğumuz ve dayanışmamız eminim uzun yıllar devam edecek. Lütfen kendini beğenmişlik olarak algılamayın ama eminim 30 yıl sonra Türk bilimkurgu edebiyatı denince ikimizin de isminin anılacağına eminim. Çünkü biz bu türde eserler üretmeye hatta ileride ülke çapında yarışmalarla yeni yetenekleri keşfetmeye devam edeceğiz. Bu arada Crea yayınlarına da buradan kocaman bir teşekkür gönderelim. Çünkü bize inandılar ve bilimkurguya yatırım yaptılar.

Tabii ben öykü yazarken bana çay ve bisküvi getiren ve beni hep destekleyen eşimin de bilimkurgu edebiyatına katkısını göz ardı etmeyelim…

Öykülerinizin bazıları önemli ödüller de kazanmış durumda. Genel olarak öykü yazma sürecinizden biraz bahseder misiniz?

Genellikle bir gazete haberi ya da bir film sahnesi etkiliyor beni. Ya da bir belgesel seyrettikten sonra bir öykü konusu geliyor aklıma. Önce bir cümle ile başlıyor. Bu konuda bir öykü yazmalıyım diyorum. Sonra düşünce ağacımı ve kahramanları oluşturuyor, birkaç sayfalık notlar alıyorum. Sonrası ise teknik işler zaten.

Başına oturunca öykü kendiliğinden geliyor. Sonra öyküyü bitirip birkaç hafta bekliyorum. Demleniyor öykü. Sonra tekrar başına oturuyorum. Sonra yine demlendiriyorum. Sonra yine başına geçiyorum derken öykü artık benim müdahelemi kabul etmez hale geliyor ve dokunmamı istemiyor. Reddediyor beni. O gün öykü tamamdır diyorum.

Bütün bunları nereden öğrendin diyorsanız söyleyeyim; son on iki senedir bu ülkede çıkmış neredeyse bütün edebiyat dergilerini, bir kısmını abone olarak bazılarını kitapçılara gittiğimde alarak takip ettim ve etmeye de devam ediyorum. Genç ve yazmaya hevesli arkadaşların çok azında gördüğüm bir alışkanlık bu. Herkes yazmak istiyor ama kimse okumuyor.

Kitaplarım dışında bir kitaplık dolusu dergim var ama hala yeterince okumuyorum hissiyle rahatsız hissediyorum kendimi. Ben şu söze hep inandım; yazarlığın yüzde onu yetenekse yüzde doksanı çalışmak (okumak)’tır.

Beğendiğiniz veya etkilendiğiniz bilimkurgu ve bilimkurgu dışı yazarlar ve kitaplar var mı?

Hamdi Koç okuyorum. Adalet Ağaoğlu delisiyim. Can Yücel, Edip Cansever’e bayılırım. Erdal Öz’ün ayrı bir yeri vardır bende. Asimov öykülerini severim. Carl Sagan da sevdiğim yazarlardan. Ama itiraf edeyim ben çok bilimkurgu okumadım ve okumuyorum. Ama seyretmediğim tek bir bilimkurgu filmi bile yok diyebilirim. Birçoğunu defalarca seyrettim. Ben bilimkurgu filmlerinden çok besleniyorum ve hep söylüyorum; bir bilimkurgu öykü ya da roman film yapılmayacaksa yazık oluyor diye. Çünkü bilimkurgu edebiyatı özünde tamamen hayal gücüyle oluşuyor ve film haline geldiğinde misyonunu tamamlamış oluyor. En büyük hayalim özellikle ödül almış öykülerimden birinin ya da birkaçının günün birinde film olarak çekilmesi.

Ne tür müzik dinlersiniz?

Tango müziğini dinlemeyi daha çok tercih ederim.

Türkiye’nin ve dünyanın yakın veya uzak geleceğini nasıl öngörüyorsunuz? Örneğin gençlerden ümitli misiniz?

Öykülerimin de genellikle teması genetik teknoloji üzerine kurulu. Ben eğer gerekli önlemleri almazsak yakın zamanda genetik teknolojisinin olası kötü sonuçlarıyla karşılaşacağız diye düşünüyorum. Genetik olarak güçlendirilmiş insan-askerler ya da hayvan askerler ya da biyolojik silahlar dünyanın güç dengelerini çok kötü etkileyebilir. İşin en kötü yanı bu teknolojinin şu an tamamen kuralsız ve kanunsuz ilerliyor olması. Benim önerim şu; bütün ülkelerin temsilcilerinin olacağı güçlü bir “Birleşmiş Milletler Etik Parlamentosu” kurulmalı ve özellikle gen teknolojisi ile ilgili kararlar dünya çapında alınmalı. Örneğin insanları yüz yaşına kadar yaşatmak ilk başta çok sempatik görünüyor ama eğer sosyal sigortalar sisteminizi önceden buna göre ayarlamazsanız bunun kötü sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız. Düşünsenize milyonlarca çok yaşlı ve bakıma muhtaç insana nasıl bakacaksınız? Onlara emekli maaşı ödemeye nasıl devam edeceksiniz?

Gençlerden tabiî ki ümitliyim çünkü ben de gencim. Gençlerin eğer olumlu yollara kanalize edilirse müthiş bir enerjileri ve yaratıcılıkları vardır. Yeter ki imkânlar verilsin. Siz gençlere nasıl bir dünya kurarsanız onun sonuçlarını yaşarsınız. O yüzden bence bu soru şöyle sorulmalı; yetişkinlerin gençlere yaklaşımından umutlu musunuz? O zaman da ben şöyle yanıt veririm; yeterince iyi değil. Keşke daha çok imkan verilse ve ilgi gösterilip teşvik edilseler.

Bildiğim kadarıyla bilimkurgu öykülerinizden başka öykü ve şiirleriniz de var. Sırada başka kitap veya projeler var mı?

Eskiden şiir yazmayı denerdim hâlâ da arada sırada denerim ama farkındaysanız denerdim diyorum, benimkiler öylesine denemeler. Ben öykü ve roman türünde devam edeceğim. Evet, bir roman çalışmam var, bilimkurgu değil, uzun yıllardır üzerinde çalıştığım biraz duygusal, biraz trajik bir konusu var. Önümüzdeki günlerde yayımlayacağız.Bu arada “Devletin Çocukları” isimli bir bilimkurgu romana başladım. 2009 da onu bitirmeyi hedefliyorum.

“X-Bilinmeyen.net” sitesi ve okurları adına, bu güzel sanal röportajımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

X-BİLİNMEYEN, Eylül 2008

Alem FM Söyleşisi

Alem FM’de 10 Şubat 2008 tarihinde gerçekleştirdiğimiz söyleşinin kaydıdır. İyi dinlemeler.

 

Çorum’da Yeni Kuşaklar Masaya Yatırıldı

HİTİT ÜNİVERSİTESİ VE ÇORUM TİCARET SANAYİ ODASI TARAFINDAN "TÜRKİYE7DE YENİ KUŞAKLAR: Ş KUŞAĞI-KUŞAK ÇATIŞMALARI VE İŞ DÜNYASI İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ" KONULU KONFERANS DÜZENLENDİ.

Habere ulaşmak için tıklayın